Bu yazımda Osmanlı İmparatorluğunun son, Cumhuriyetin ilk yılları arasında kalan bir geçiş dönemi yapılarından ünlü bir mimarımızın tasarımı, minaresinin de zaman zaman tartışma konusu olan şirin bir camiden bahsedeceğim. Büyük postane Cami olarak da bilinen Hobyar Mescidi, semtin tarihi dokusunu oluşturan cami, çarşı ve hanların arasındaki, büyük caddelerden biri olan, Aşir Efendi üzerindedir.  Hadî katü`l-cevâmide kayıtlı Arapça kitâbesine göre ilk defa Mî r Hoca Hubyar tarafından 1473-74 yaptırılan mescid Büyük Postane yapımı esnasında zarar gören cami, yıkılıp yerine Vedat Tek tarafından küçük bir mescit inşa edilmiştir.  Çatı örtüsü soğan kubbe şeklinde olan yapının saçakları geniştir. Caminin tek şerefeli silindir gövdeli minaresi vardır. Vedat Tek`in az sayıda yaptığı dini yapılardan biridir.

Aynı yerde, bu isimle anılan ilk cami, 9m x9m boyutlarında, kare planlı ve merkezi kubbeli olarak, inşa edilmiştir. Aşir Efendi Kütüphanesi caddesine, sekiz basamakla çıkılan bir avlusu bulunur. Fatih dönemine ait, çok yalın çizgileri olan küçük bir cami olduğunu arşiv kayıtlarından biliyoruz.

Mevcut camii plan olarak tek kubbeli bir yapıdır. Cami mimari olarak iki kısımlıdır. Cadde üstünde olduğu için avlusu yoktur. İlk girilen dikdörtgen bir hacimdir. Bu gün camiye giriş buradan olduğu için camiyi görmeyenler açısında şaşırtıcı olmaktadır. Burası sonradan yapılan bir ek binadır. 1987 yılında caminin kuzey batısına ilave bir bina yapılmıştır. Burası dikdörtgen bir binadır. Bu durumda cami iki kısımlı olmuştur. Cami girişi sonradan ilave olan kısımdan olduğu için camiyi bilmeyenlerin kafası karışmaktadır. Yeni yapılan kısım maalesef ana caminin mimari üslubunu devam ettirmemiştir. Hatta yapılırken eski caminin bir penceresi de yeni yapılan kısmın içinde kalmıştır. Bundan dolayı garip bir görüntü ortaya çıkmıştır. Yeni yapılan ek binanın içerisinde batı kısmında ahşap bir mahfi bulunmaktadır. Caminin tek şerefeli bir minaresi vardır. Minare eski cami ile yeni yapılan ek bina arsında kalmıştır. Bu arada minarenin tamamlanması uzayarak basında eleştiri konusu olmuş, mimar yardımcısı Muzaffer Bey de tenkitlere cevap vermiştir.

Semavi Eyice Hoca`nın da eleştirisinden nasibini almış bu minare: 'Kesme taş kaplama ve tezyinatta çini kullanılmış ve aynı zamanda neo-klasik üslupta modern bir eser ortaya konulmasına çalışılmıştır. Çok köşeli kürsüde, kufi kitabeli çini panolar vardır. Fakat modern bir yenilik meydana getirilmek istenirken, şerefenin üstüne oturtulan garip saçak ile basık kubbe şeklindeki külah bu minareyi hiçbir sanat çevresine girmeyen bir ucube haline getirmiştir. Bir ihtiyacı cevaplandırması gereken şerefe sakfının buradaki şekli, böyle bir gayeyi de karşılayamayacak biçim ve ölçüdedir' Buradan ikinci bir kubbeli mekana geçilir. Bu kubbeli kısım inşa edilen ana camidir.

İçalanı sadece 150 metrekareden ibaret küçük bir yapıdır. Bu harim kısmı 7,5 X 7,5 m. ebadında bir mekandır. Harim Camilerde namaz kılmaya ayrılan bölümdür. Bazı köşeleri pahlanmış olduğundan sekizgen bir görüntü verir. Bu bölümün üstündeki kubbe bildiğimiz Osmanlı Kubbesi değildir. , soğan kubbeye benzer sekizgen bir külâhla örtülerek âdeta Hint mimarisine has kule-bina tipi bir görünüm elde edilmiştir. Saçaklar yapı dışına taştığı için, saçağı dışarıdan taşıyan eli böğründe elemanları kullanılmıştır. Yapı arkasında yer aldığı, dönemin seçmeci mimari karakterini plan ve cephe düzenlemesi bakımından en iyi yansıtan örneklerden Büyük Postahane ile, özellikle çini süslemelerin cephede kullanımı açısından aynı tarzdadır. Caminin yan yüzlerine açılmış olan sivri kemerli ve lokma demir şebekeli büyük pencerelerini, üzerine mavi-lâcivert renklerde sekiz köşeli yıldız motiflerinin işlendiği Kütahya çinisi bordürler çevrelemekte, üst bordürlerle pencerelerin kemerleri arasında kalan bölümlerde de yine mavi-lâcivert ve sarı renklerde palmet ve rû mî motiflerinin hâkim olduğu süslemeler bulunmaktadır. Ayrıca penceresiz yüzlerde de (pah) kû fî hattıyla 'elhamdülillâh' yazılı çini panoların kullanılması cepheleri biraz daha zenginleştirmiştir. Dışarıda görülen bu zengin tezyinata karşı içeride sadelik göze çarpar. Tamamen beyaz badana ile boyalı duvarlarda Allah, Muhammed, Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali levhalarından başka hiçbir şey yoktur. Alçı mihrap mermer görüntüsü verecek şekilde yağlı boya ile boyanmıştır.

Mescidin süslemeleri ağırlıklı olarak dış cephesinde toplanmıştır. İçeride, duvar üzerinde, Kütahya çinisinden mamul, dokuzgengen çerçeveli cihar-ı yari güzin hat levhalarının içerisinde, celi sülüs hat ile: 'Allah (C.C.),' 'Muhammed (AS)', 'Ebu Bekir '(RA)', 'Ömer ( RA)', 'Osman ( RA)', 'Ali (RA)', 'Hasan (RA)', 'Hüseyin (RA)' ibareleri yazılıdır. Bunun dışında, yine dokuzgen çerçeveli, istifli sülüs hat ile yazılan çini hat levhasının içinde: 'Besmele' ile başlayan 'İhlas Suresi' yer almaktadır. Kubbe kanağında alçı süsleme görülmektedir. Birçoğu yenilenmiş olan süsleme öğelerinin, giriş kapısının üzerinde, taş üzerine, kabartma sülüs kitabe hariç, ana malzemesi çinidir. Sekizgen planlı mescidin, geniş kenarlarında, üst bölümü mukarnaslı dikdörtgen nişlerin içine birer adet, sivri kemerli ikiz pencere yerleştirilmiştir. Düz lentolu ikiz pencerelerin üzerinde yer alan aynalığı da, pencere şeklinde düzenlenmiştir. Çevresini saran bordürler ve kemer köşe dolguları, çini ile kaplanmıştır.
Çiniler, I.Ulusal Mimarlık Döneminde önem kazanan, Kütahyalı Hacı Hafız Mehmed Emin Usta`nın (1872- 1922) atölyesinden çıkmıştır.

Mescidin minaresinin bulunduğu cephe hariç, caminin diğer cephelerinde, üstteki mukarnas kuşağın hemen altında yer alan, dikdörtgen formlu alanların içinde, içiçe geçmiş sekizgen madalyonlardan oluşan Kütahya çini alınlık bulunmaktadır.

Alınlıkların altında, mihrap ve kapı cephesinde, beyaz zemin üzerine lacivert renkte, makıli hat ile 'Elhamdülillah' yazısı görülmektedir.
Postaneye bakan cephede ise içiçe geçmiş, sekizgenlerin oluşturduğu, geometrik bir tasarım yer almaktadır.

Giriş kapısının üzerinde, mermer levhada, mescidin inşa tarihini gösteren celi sülüs hatlı bir kitabe bulunmaktadır. Kitabede Birinci satırda: 'Bismilahirrahmanirrahim', İkinci satırda ise: 'inne-ssalâte kânet alâ-lmu/minî ne kitâben mevkû tâ'. (Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır.) yazmaktadır. [Nisa Suresi 103. Ayet].