Makam ve mevki sahibi olmak kişi için büyük bir imkân olmakla birlikte sorumluluğu ağırdır. Kişiler elindeki güç ve imkanları, Allah’ın rızasına uygun bir şekilde kullanırsa bu makamın hakkını verir. Makam çoğu zaman bir tuzaktır. Kişi yükseldikçe kibir ve gurur duyguları artabilir. Makam sahibinin sık sık Allah'ın kendisine verdiği nimetleri nasıl kullandığını, adaletle hareket edip etmediğini sorgulaması bu tuzağa düşmesini önleyebilir.

 Makam çoğu zaman bir tuzaktır. Kişi yükseldikçe kibir ve gurur duyguları artabilir.  Makam sahibinin sık sık Allah'ın kendisine verdiği nimetleri nasıl kullandığını, adaletle hareket edip etmediğini sorgulaması bu tuzağa düşmesini önleyebilir. 

İnsanın gerçek kişiliği, sahip olduğu makam ve imkanları nasıl kullandığıyla ortaya çıkar. Allah insanları sahip oldukları imkân ve yetenekleri nispetinde sorumlu tutmaktadır. Cimrilik veya cömertlik, adalet veya zalimlik gibi sıfatlar iktidar ve makamla belirginleşir. Doğru bildiklerimizi, taşlanacağımızı bilsek de yapmalıyız. Tarih bize gösterir ki hayattayken taşlanan pek çok insanın öldüklerinde heykelleri dikilmiştir. Adalet, merhamet, dürüstlük gibi erdemler, makam sahibini yüceltir. Saygınlığımızı makamımız ile sağlamak yerine bilgi gücümüzle, dürüstlük ve ilkelerimizle sağlamalıyız. Her zaman mütevazi olmalıyız, ulaşılmaz olmamalıyız.

Varlıkla imtihan, yoklukla imtihandan daha zordur. Zira varlık gücü doğurur. Güçse kademe kademe insana tevazuu unutturur. Nitekim Mevla’mız şöyle buyuruyor, 'insan kendini müstağni görünce azar'. Bu durumun elbette istisnaları vardır. Hz. peygamberimiz (SAV) Mekke'den Medine'ye gizlice giderken de Mekke'ye muzaffer bir komutan olarak girerken de aynı da tevazu içindeydi. Hz. Süleyman sahip olduğu muazzam saltanatına rağmen hiçbir zaman kul olduğunu unutmamıştır.

Bulunulan mevkie gelmeden önceki dost ve tanıdıklar unutulmamalı. Zira makama geldikten sonra kazanılan çevre, o mevkiden inince bir anda kaybolur.Dünyevi makam ve mevkileri emanet görenler aziz oldular. Emanet değil de kendi malları gibi görenler, iktidarlarıyla başkalarını ezmeye çalışanlar daima zelil oldular. Bazı insanlar mevki sahibi olunca nimetin asıl sahibinin kim olduğunu unutur. Allah'a kulluğu unutanlar, firavun gibi insanları kendilerine kul olmaya zorlarlar. Bu bir güç zehirlenmesidir.

Makamları emanet olarak görenler buralardan ayrılınca üzülmezler, çünkü insan kendi malını kaybederse üzülür. Emaneti ise bir an önce sahibine kusursuz olarak teslim etmek ister. Bilir ki emanet ağır sorumluluk gerektirir. Şahsi çıkar beklentisi olmadan topluma hizmet maksadıyla görevi üstlenmek ibadettir.Makamlar gelip geçicidir, görevler bir gün biter, hizmetler hatırlanır. İsimler ve dönemler değişse de kalbe dokunan hep saygıyla anılır.

Yapmış olduğu hizmetlerle Üsküdarlının gönlünde taht kurmuş, vatanına ve milletine bağlı bir hayat sürmüş ömrü boyunca doğruluktan Ödün vermemiş ve dik duruşunu her platformda göstermiş Üsküdar Belediye Başkanı merhum Mehmet Çakır Bey'in sözüyle yazımı bitirmek istiyorum. 'İnsan olarak bizlerin ulaştığı hiçbir makam ezeli ve ebedi değildir. Geride hem halkın hem de hakkın hoşnutluğunu kazanacak güzel ve yararlı işler bırakmak önemlidir. '

ittifakgazetesi.com