Ruhların alem-i ervahdan ruhlar aleminden bu dünyaya gelmesi ve buradan alem-i ervaha gitmesi Allahü Teala nın bir emridir. Ruhların bu ilâhî emre nasıl uyduklarının temsili şöyledir:

Bu dünya ucu bucağı olmayan bir büyük sahra. İçinde bir takım minberler, kürsiler, sandalyeler, vesaire var. Bu dünyaya gelen ruhlar, mertebesine göre birer yere oturmaktadır.

O sahranın şöyle önüne doğru ortasından bir kapısı var. O orta kapıdan ruhlar aralıksız sahraya giriyor, yani bu dünyaya geliyorlar. O sahranın biri sağda ve biri solda iki kapısı daha var, oradan çıkıyorlar.

Bütün ruhlar bir kapıdan giriyor çıkarken sa id cennetlik olanlar sağ kapıdan ve şaki cehennemlik olanlar sol kapıdan çıkıyor. Lâkin hepsi sıcak hamamdan çıkar gibi kızarmış, morarmış ter içinde amân bayıldım üf diyerek, terini silerek çıkıyorlar. Bazısı da hemen gittiği ile geldiği bir oluyormuş ki doğduğu gibi ölen çocuklardır. Diğer ruhlar onlara:

'Nasıl olup da siz böyle çabuk geldiniz' deyince,

'Orta kapıdan girdiğimiz gibi baktık ki ilerisi gayet sıkıntılı bir yer. Hemen sağımıza dönüverdiğimiz gibi bu kapıdan içeri girdik, elhamdülillâh. Hiçbir zahmet meşakkat görmedik' derlermiş. Diğer ruhlar:

'Biz -kimi beş saat ve kimi altı saat, en çok duranı on iki saat- durduk, amma biz biliriz çektiğimizi. Sen ucuz kurtulmuşsun' derlermiş. On iki saat durdum diyen ruh bu dünyada yüz yirmi yıl yaşayan adamdır.

Bu dersden hisse: Bu dünyanın faniliğini bilip üçbeş saatlik dünya için mübarek gönülleri ve aziz ömürleri sırf dünya endişesiyle heba etmemelidir. Gerçi sağ olana dirlik ve maişet (geçimlik) lazım amma bütün ömrünü dünyaya bağlamağa müsaade verilmemiştir. Cenab-ı Hak cümlemizi agah eyleye, amin.  (Miftahu`l-Kulû b)