İnançlı olmak kadar güzel bir şey yok. Ben ve biz sevgisi, ben ve bizlerin inançlarını, düşünme tarzlarını, bakış açılarını, yaklaşımlarını, örfünü, kültürünü sevmek iyidir, güzeldir. Kötü olan bencil(l)ik ve bizcilik yapmak, bütün bunları başkalarına dayatacak kadar bağnazca tutum sergilemek.

Ü stad Neci Fazıl: 'Sakın yobazı, bir davaya, onun en mahrem çilelerini çektikten sonra kıl ve nokta feda etmeksizin emirlere sımsıkı bağlanan ulvi adam sanmayınız! Yobaz, her sahada, asla anlayamadığı ve içyüzünü göremediği tecelliler karışında papağan gibi hep aynı aksülamelleri gösterip Nuh diyen, fakat Peygamber demeyen ve insanda en büyük İlahi nimet, ruh ve fikri, bekçi sopası, tulumbacı narası ve yurya çığlığıyla boğmaya kalkışan, böylece inanışları kör ve havasız nefsaniyetine indiren insan kılıklı insan tersidir. Yobaz, sadece Allah`ı bulmak için düşünmeye, ürpermeye ve kıvranmaya memur insanoğlunun en büyük düşmanıdır ve en sefil hayvanlar arasında bile bir eşi bulunmaz esatiri hayvandır.' der.

Yobaz insan taassup sahibidir. Taassup zannedildiği gibi sadece dinle ilgili bir kavram da değildir. insanlar her konuda taassup sahibi olabilirler. Derin taassuba batmış ateist olabileceği gibi putperest, Hristiyan, x partili, bilim adamı veya Kemalist de olabilir.

Kelimenin asab ile asabiyet (kavmiyetçilik) ile rabıtalı oluşu üzerine, kendine, kavmine, aidiyet hissettiği yapıya duyulan aşırı bağlılık fanatizm.

Başlangıçta 'kabile taassubu' anlamında kullanılan asabiyet, zamanla daha geniş bir etnik ve siyasal içerik kazanırken Batı dillerinde 'fanatizm' Türkçe`de 'bağnazlık' kelimesiyle karşılanan taassup din, düşünce, siyaset, milliyet gibi birçok alanda koyu bir muhafazakârlığı, değişik anlayışları aşağılayıp yok etme eğilimini, farklılıklara karşı katı bir hoşgörüsüzlüğü ifade eden bir terim haline gelmiştir.

Ben fanatik insanlarla asla tartışmaya girmiyorum. Tartışmaya girdiğimde kavga çıkıyor. Çünkü derdi doğruyu, haklıyı bulmak değil kendi savunduğunu sana dayatmaktır gayesi.

Bunlar kendi gibi düşünmeyene öfkelenirler.

Bir âyette geçen 'hamiyyete`l-câhiliyye' sözü taassuba yakın bir anlam içermektedir. 'İyilik ve takvâ üzerinde yardımlaşın, kötülük ve düşmanlık yönünde yardımlaşmayın' meâlindeki âyetle tartışmaların doğru bilgilere, kanıtlara, aydınlatıcı kaynağa dayandırılması ve güzellikle yapılması gerektiğini, dinde zorlama olamayacağını (el-Bakara 2/256) bildiren âyetlerde dolaylı biçimde taassup reddedilmektedir. Elmalılı Muhammed Hamdi, son âyetin insanları zorla bir dine sokma çabasını yasaklaması yanında hürriyet alanına giren konularda kimseye baskı yapılamayacağı anlamına geldiğini belirtmektedir. Atalarının yanlış inançlarını ve hayat tarzlarını körü körüne sürdürerek hak dine karşı direnen inkârcıların tutumlarını anlatıp eleştirme bağlamında taassuba işaret eden ifadeler birçok âyette yer almakta, insanlar düşünerek ve bilerek inanmaya çağrılmaktadır.