'Sorumlulukların, şeker gibi çayda eridiği günlerin adıdır, tatil.' Bahsedilen sorumluluk öyle zannedildiği gibi ağır değildir aslında. Her öğrencinin yapacağı ve yapmak için    mücadele vereceği sorumluluklardan bazıları şunlardır: 

'Derse girmek, ödev yapmak, düzenli olarak kitap okumak, düzenli olarak kitap harçlığı almak ve o parayla sadece kitap almak, yazılıya çalışmak, dersleri dikkatle dinlemek, evde bazı görevleri alıp en güzel şekilde yerine getirmek, günlük manevi vazifelerini aksatmadan yapmaya gayret etmek; vb.'

'Tatil bütün güzelliklere açılan bir kapıdır ancak hangi tatil?' sorusunun cevabı önemli. Özgürlüğün, oyunun oyuncağın ve öğrencinin hayal dünyasındaki temel kelimedir,    tatil. Uyumak bir başkadır tatilde. Doyasıya uyumak söz konusudur. Sabahın erken saatinde, kuşlar ötmeden uyanmak yoktur tatilde. 

Ancak ne hikmettir bilinmez hafta içinde tadına doyum olmayan o erken saatlerdeki uyku, hafta sonu nedense olmaz. Tatil günlerinde erkenden kalkılır hafta içindeki durumun tersine.

Ne kadar güzel hayal varsa canlanıverir sanki. Umutlar tazelenir, yepyeni heyecanlar filizlenir. Umutsuzluğun ve karamsarlığın kaybolduğu, tarif edilemeyen mutluluk gemisinin özgürce dolaştığı, uçsuz bucaksız hayal âleminin güzellikleri renklendirir hayatı bu tatillerde. Bir ummandır tatil.

  'Ama hangi tatil?'

Yıllardır izlenen dizilerdeki, filmlerdeki tatilse baştan yanlış yaptık. Dini bayramlarda bile eğlence peşinde olduğumuz tatiller değil anlatmaya çalıştığımız. Anne baba, yakın akraba konu komşu, dost ahbap unutulmuş bütün bunların yerini 'deniz kum, güneş' üçlemesiyle tarif ettiğimiz tatil almış. 

Biz tekrar okul ortamına dönecek olursak; 'Öğretmenin bir gün izinli olması, hasta olması ya da bir derse gelmemesi sınıfta anlamsız bir bayram havası oluşturuverir.' 

Neden mutludur çocuklar bu saatte? 

Herkesin bir cevabı mutlaka olacaktır. Bazı öğrenciler için de bayram değildir elbette. Ü zülenler de mutlaka vardır. Onlar tıpkı bir arı gibidirler. Arı çiçek üstünde mutludur. Çünkü o kendisine verilen işi en iyi şekilde yapmaktadır. 

Balın damağımızdaki tadı da bizi arı diye tabir ettiğimiz bu öğrenciler kadar mutlu eder. Biz öğretmenler çiçek üstündeki arı misali sürekli çalışırız. Çiçeklerimiz, öğrencilerimizdir. Her daim onları gözetiriz. Kovana erken gelen, gelemeyen, hasta olan, çiçek özü taşıyamayan, yolda takılan; kısacası tüm arıları -pardon tüm öğrencileri- takip ederiz.

Tatil, sadece öğrencileri ilgilendiren bir durum değil tabi ki? Öğretmen için de aynı şeyler geçerlidir. Öğretmenler ya da diğer çalışanlar, ne fark eder ki? Hepsi için geçerlidir bu durum. 

Çocuklar doğal ve saf varlıklardır. Her şeyleri ortadadır onların. Sevinci de huzursuzluğu da ortadadır. Ancak büyükler öyle değildir. Yetişkin bir insanın bu sevincini belli etmesi, bilmediğimiz bir güçtarafından sanki yasaklanmış gibidir. 

Neden büyükler maskelerin ardına gizlenir, neden acaba? 

Birileri güler diye mi? 

İnsanlar ne kadar doğal olurlarsa, anlaşmak o kadar kolay olacaktır aslında. Doğal bir insanın nasıl davranacağını önceden kestirebilirsiniz ancak maske ardına gizlenen birinin ne yapacağını tahmin edemezsin. Bu da aradaki sevgiyi, samimiyeti ortadan kaldıracaktır. 

Çocuklar kadar doğal olmak kolay iş değil öyle!

  Sonra ne derler! 

'Aa! Şuna bak, kocaman adam olmuş davranışları ne tuhaf, tatil diye seviniyor, deli mi ne!' gibi cümleler çoktan hazırlanmıştır zihinlerde. 

Birileri güler diye vazgeçmeyin doğallığınızdan. Lütfen, vazgeçmeyin! Kendinizi gizlemeyin maskelerin ardına. 

Ancak doğal olmak da öyle ölçüsüzce davranmak değildir, elbette! Kahkaha ile gülmek yerine tebessüm etmek tercih edilen bir yöntem olmalı mesela. Tatil öyle sere serpe yatıp uzanmak da değildir.

Tatil, sadece iş değişikliği, yeni kazanımların kapısı olmalı. 'Ailem, komşum, köyüm, okulum, akrabam, milletim, dünyam ve de en önemlisi ahiretimiz için neler yapabilirim?' sorusunu sormak ve bunun için dertlenmektir, mesela.

Amaan, bana ne! 

'Bizim yerimize birileri yapar, birileri düşünür.' diyebilirsiniz. 

İşte, asıl mesele burada başlıyor.

'Ben ne yapabilirim?' diyerek kolları, paçaları sıvayıp işe girişmektir doğru olan.

Böyle bir başlangıçiçin de en güzel zaman, tatillerdir. Hadi o zaman geçkalmış değiliz. Yeni bir şeyler yapmanın tam zamanı. Tatil, madden, manen kendimizi yenilemenin, zinde olmanın ve fikir üretiminin yoğunlaşacağı zamanlardır.

Tatil kelimesi kök olarak 'atalet 'ten gelir ve 'öylece durmak, hareket etmemek' anlamını ifade eder. 'Â tıl', kelimesi de ondan türemiştir. İşe yaramayan bir köşeye atılan öylece duran demektir

Ne var ki, tatilin içi, çoğu kimselerce 'eğlence, gezip tozma, sabah kahvaltısı yemeden öğle yemeğinin derdine düşüp market market gezme, denize girme, yatlarla denize açılma, yatıp uyuma, ne kadar mangal ürünü varsa hepsini bir çırpıda yeme, göbek şişirme, uyku rekoru kırma; gibi şeylerle doldurulur.

Tüketim toplumunu şekillendiren ağa babalar elbette tatil için de harcama kalemlerini zihnimize kazıyacaklardı. 'Her şey dahil tatil paketleri', maksimum tatil', 'sınırsız eğlence; ' gibi. 

'Tatil kelimesinin kendisi de içi de bizim içimizi acıtıyor.' Kalem sahipleri yazdıkça elbette birileri okuyup duyacaktır. Kelimeler çok şey ifade eder. Önce, kelimelere yeni anlamlarını yüklemeliyiz. Onu yaşamalıyız sonra işler değişecektir. 

Sonuçolarak öğrencilerimizin ve biz öğretmenlerin zihnindeki 'tatil (tembellik zamanı) 'âtıl, atalet' (öylece duran, hiçiş yapmayan; )' kelimeleri içinde ne varsa topyekû n silinmeli. 

Tatil ve dinlenme anlayışı 'Elbette her zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten her zorluğun yanında bir kolaylık daha vardır. Öyleyse boş kalınca hemen kalk, (başka bir) işe koyul. Ve yalnız Rabbine giden yola yönel.' (İnşirah, 5-8) ayetinin dışında olmamalı.

Sevap kapılarını kapatan günah kapılarını ardına kadar açan bir tatil değil anlatmak istediğimiz. İsraf sınırlarını hiçolmadığı kadar ileri seviyelere götüren, gösteriş yarışmalarının sanal dünyada boy boy fotoğraflarını bıkmadan paylaşan bir nesil her geçen gün yeni bir tatil tembellik diyorum ben ona- eseriyle, anlayışıyla karşımıza çıkmaktadır. 

'Hangi tatil?' sorusuna kısa bir cevap vererek yazımıza son verelim.

'İslamî ve insanî çizgilerin belirlediği sınırları çıkmadan cebimize ve gönlümüze zarar vermeyen madden ve manen topluma yarar sağlayan bir tatil' olmalı.

  'Kendine ve hayata dair derdi olan tüm insanlığa maskesiz günler dilerim.'