Sanal dünyanın aranan eşyası hiçşüphesiz telefonlardır. Gün geçmiyor ki yeni bir model, yeni bir kamera, yeni bir özellik, yeni bir tasarım, yeni bir marka ortaya çıkmasın! Her farklılık binlerce müşteri demektir.

  Müşteriler o kadar farklı ve o kadar zor ki anlamak mümkün değil. Her yıl telefon değiştirenler, eskimeden yenisini almayanlar, tuşlu telefonlardan vazgeçmeyenler-sayıları az da olsa- kılıf değiştirmeden yapamayanlar, sırf kamerası için, sesi, müziği için telefon alanlar, yeni modeli çıkar çıkmaz alanlar; derken bu liste uzayıp gidiyor.

    Erdem Göksırt da bunlardan birisidir. Yağmurda, karda, trafikte, otobüste, piknikte, dağda ovada telefon kullanmayı sever. Kılıfını da değiştirir giydiği elbisenin rengine göre. Her yıl yeni modeli heyecanla bekler. Çıkar çıkmaz yenisini alma yollarını bulur ve alır. Eski telefonunu takip eden yakın akrabaları vardır. 

`height=

    Erdem Göksırt için yeni model takip edenler de yok değil. En azından onun sayesinde güzel bir telefon alırız fikrine kapılanlar bir kulüp kursalar iki elin parmak sayısını geçecektir üye sayısı. Erdem Göksırt yeni model için görüşmeye başlar. Yurt dışından getirmeyi alışkanlık haline getirir. Fiyatlar bir hayli farklı olduğu için bu yolu takip eder. Bundan da bir hayli kârlıdır.

Uzun görüşmelerden sonra, yurt dışında bulunan Fatih Bey`le dostluğu epey ilerlemiştir. Birkaçay telefon üzerine yapılan araştırmadan sonra, siparişi verir, Fatih Bey`e,  

- 'Konuştuğumuz X markasını satın aldım, ona göre, der.

  Fatih Bey de tamam, ben telefonu alır sana gönderirim, sen de parasını gönderirsin, der. Bu şekilde anlaştıktan sonra aradan birkaçgün geçer. Bu birkaçgünlük süre içerisinde Göksırt, yurt dışından telefon getiren bir meslektaşıyla tanışır. Öğrendiğine göre sipariş verdiği telefonu, meslektaşı yüzde on, on beş daha uygun fiyata getirebileceğini söyleyince, kafasında şimşekler çakar.

    Fatih Bey`i arar hemen. Ben o siparişi iptal ediyorum, bilgin olsun, der. Ancak Fatih Bey bu duruma çok kızar ve, 

- 'Yahu! Nasıl vazgeçersin? Ben telefonu aldım! Bugün yarın da göndermeye hazırlanıyorum. Ayrıca sen ben telefonu satın aldım, dedin. Bundan geriye dönüş olmaz ki?'

  Belki sen bilmezsin ancak İslam hukuku adına yazılan bir kitapta şöyle bir kaide vardır:

  'Bir kimse bir mal için, 'sattım veya satın aldım' dedikten sonra, 'Ben satış akdi için niyet etmemiştim.' dese, bu sözü kabul edilmez ve akit geçerli sayılır.'

Sen satın aldım, şeklinde bir ifade kullandın. Ama şimdi vazgeçtiğini beyan ediyorsun. Bu olmaz, hak hukuk var ona göre, der. Erdem Göksırt, yaptığı hatayı anlar ancak yüzde on, on beş kârdan da vazgeçmek istemez. Birkaçkişiye danışır. Aldığı cevaplar kendisinden yana değildir. Bütün bu cevaplardan sonra söz verdiği gibi Fatih Bey`den telefonu alır.

  Sanal dünyanın en çok tercih edilen ve herkesin cebinde herkesi idare eden bu telefonlar hayatı öyle ya da böyle yönlendirmeye devam ediyor.

Erdem Göksırt, yeni telefonu alır almaz birkaçsaatini onunla aralıksız geçirir. Rehber aktarma, kullandığı programları düzenleme, fotoğraf aktarma falan filan derken zaman öylece akıp gider. Telefonu cebinden çıkarırken dünyayı satın almış gibi davranır, Erdem Göksırt. 

Cep telefonu yeni olduğu zaman yükseklerde bir yerlerde başı öne eğilmeden etrafı izler ve metrobüsün ortasında bir üstünlük belirtisi olur onun için.

Annesi arada bir uyarır:

- 'Evladım, o el kadar şeyle bütün gününü öldürme! 

Yazık değil mi o gözlerine?' dese de pek bir şey değişmez. 

'Evladım, şu telefona harcadığın paraya yazık!

  İnsan her yıl telefon mu değiştirir? Bunun hesabını yarın veremezsin, der. 

Ayrıca israftır. Eskimeden, ihtiyaçdeğilken bir de telefon yepyeniyken yenisini almak da neyin nesidir? Yapma evladım!

Annesine, 

- 'Haklısın anne, gayret ederim.' der. 

Annesini sakinleştirir ancak yeni model haberleri çıkmaya başlayınca da bütün bu konuşmaları unutur ve yine bildiğini yapar.

  Madde 11: 'Tasrih mukabilinde delalete itibar yoktur.'