Muaz bin Cebel (radıyallâhü anh) Hazretleri Ashâb-ı Kiram ın büyüklerinden ve Peygamber Efendimiz ve Hazret-i Ebubekir zamanlarında fetva verenlerden idi.

Hz. Ömer (r.a.) anlattı: Muaz bin Cebel, Medine de insanlara fetva veriyordu. Şam a -cihad için- çıktığında, fıkıh ve diğer hususlarda bir karışıklık oldu. Hazret-i Ebubekir e onu insanların ihtiyaçları için Medine de alıkoymasını söyledim. Lakin: 'Şehid olmayı isteyen bir kimseyi bu yoldan çeviremem' dedi. Ben de: 'Vallahi, bir adam evinde ve yatağında olduğu halde dahi ona şehidlik verilir' dedim.

Şehr bin Havşeb (r.a.) dedi ki: Ashab-ı Kiram konuştuklarında eğer aralarında Muaz (r.a.) varsa ona olan hürmetlerinden dolayı onun konuşmasını beklerlerdi.

Muaz bin Cebel (r.a.) buyurdu: Peygamberimiz (s.a.v.) benimle karşılaştı ve: 'Ey Muaz, muhakkak seni Allah için seviyorum' buyurdu. Ben de: 'Vallahi Yâ Resulallah, ben de sizi Allah için seviyorum' dedim. Buyurdular ki:

'Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Onları namazlarının arkasından okursun, Rabbi eınnî alâ-zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetike dersin.' (Manası: Allahım, seni hakkıyla zikretmekte, sana hakkıyla şükür ve güzel ibadet etmekte bana yardım et.)

Resulullah Efendimiz (s.a.v.), Muaz bin Cebel i (r.a.) Yemen e gönderirken bazı tavsiyelerde bulunup uğurlamak üzere onunla birlikte çıktı. Muaz (r.a.) binekli, Peygamberimiz (s.a.v.) yanında yaya olarak yürüyordu. Tavsiyelerini bitirdikten sonra buyurdular ki:

'Ya Muaz! Sen belki bu yıldan sonra bana kavuşamayacaksın. Belki sen artık şu mescidime ve kabrime uğrarsın.'

Resulullah tan ayrılığın ateşi, Hazret-i Muaz ın içini yaktı, feryat ederek ağladı. Sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Medine cihetine yönelerek:

'Muhakkak insanların benim şefaatime en layık olanı, kıyamette bana en yakın bulunanı, (Arab-Acem, zengin-fakir) hangi milletten olursa olsun ve her nerede bulunurlarsa bulunsunlar takva sahipleri (Allah tan korkanlar) dır.' buyurdular.

Hayırlı günler.