Milletimizin başı sağ olsun. Eski Türkçe `de baş 'yara', sağalmak ise 'iyileşmek' anlamına gelir. Ancak bu sefer yaralarımız maalesef kolay iyileşecek gibi değil. Ü lkede yaşayan 13 milyon kişiyi bizzat etkileyen, geri kalanını da üzüntüye boğan depremin acı neticelerinden başka sosyolojik ve ekonomik etkileri de yıpratıcı olacaktır. Doğal afetler hayatımızın bir parçası ve depremler ülkemiz için tahmin edilebilir olsa da tam zamanını kestirmek hala mümkün değil. Dolayısıyla ansızın gelen böylesi bir felaket tüm toplumda şok etkisi yarattı ve hayatın olağanüstü hızında unuttuğumuz faniliğimizi hatırlattı. Bu his tüm toplumu net bir şekilde insanlık paydasında birleştirmektedir. Moralimizi bir nebze düzeltmek için afetin olumsuz şartlarında yeşeren sosyal dayanışma ruhuna dikkat çekmek lazım.

Toplumsal dayanışmada gördüğümüz artış sosyologlara göre şaşırtıcı değil. Bir doğal afetin ardından çıkan haberlerde yağma ve şiddet görülebilir. Ancak bilimsel araştırmalar insan doğasının aksine meyilli olduğunu kanıtlıyor. 700`e yakın sel ve deprem üzerinde yapılan saha araştırmalarına göre insanlarda afet sonrası yoğun olarak fedakârlık ve yardımlaşma duyguları hâkim olmaktadır. Afetin ilk saatlerinden itibaren ülkemizde de tam bir seferberlik yaşanmaktadır. Yüzbinlerce kişi elinde ne var ne yoksa depremzedelerle paylaşmak gayretinde. Evlerini afetzede misafirlere açanlar, maaşlarını bağışlayanlar ve zor şartlar altında bölgedeki çalışmalara katılan gönüllüler ortak bir güdüyle hareket etmektedir.

Kahramanmaraş depremi gösterdi ki felaketler ve krizler karşısında yaşadığımız çaresizlik, insan doğasındaki iyiliği ortaya çıkarır. Çünkü stres, savunmasızlık ve kontrol kaybı hissine yol açar. Kontrolün kaybedildiği hissi de kişiye ölümlü olduğunu hatırlatarak daha fazla cömertlik ve yardımseverlik beraberinde getirir. Diğer yandan kendi kaderimizi tayin ettiğimiz yanılgısı ve hayatın kontrol edilebildiği düşüncesi bunun tam tersinin geçerli olduğunu göstermiştir. Kontrolü elinde bulundurma hissi bencilce davranışlara sebep olmaktadır. Houston Ü niversitesi profesörlerinden ve sosyal bağlantı alanında uzman olan Brene Brown, savunmasızlığın toplumsal birliği sağlayan temel bileşen olduğunu açıklıyor. Bu basit gerçek, sağlam delillerle doğrulanmasına rağmen genellikle unutulmaktadır. 

Deprem, yüzyılın felaketi olarak sadece ülkemizde değil dünyada yaşanan siyasi ayrılıkları, düşmanlıkları ve ideolojik kavgaları gölgede bıraktı. Ölümün insanoğlunun tek gerçeği olduğunu bir kez daha hatırlattı. Politik düzlemde yaşanan anlaşmazlıklara rağmen, Yunanistan`da bile depremzedeler için başlatılan kan bağışı kampanyası bu durumun en güzel örneği. Deprem, sınıf ayrımlarını ve sınırları kaldıran bir duyarlılıkta insanlığın birleşmesine vesile oldu. Dünya üzerinde pek çok devlet politikası doğada var olduğu farz edilen mücadele modeli üzerine kuruludur. Bu bakış açısı savaşları ve siyasi kavgaları doğurmaktadır. Öte yandan doğal felaketler, toplumlar arasındaki mücadelenin suniliğini asıl olanın insani dayanışma olduğunu ortaya koymaktadır. Hatta kriz anlarında yaşanan yardımlaşma güdüsünün insan soyunu devam ettiren bir unsur olduğu düşünülmektedir.

Yardımseverlik, cömertlik ve diğerkamlık gibi insani erdemler çoğu zaman kapitalizmin getirdiği rekabet ortamında gözden kaybolmaktadır. Ayrıca değişen hayat şartları, sağlık araştırmalarındaki ilerlemeler, olağanüstü teknolojik gelişmeler ve uzay çalışmaları insanoğluna neredeyse ölüm gerçeğini unutturmaktadır. Ancak doğal afetler kontrolün hala bizde olmadığını hatırlatır. Bu felaketler birçok yönden insanların değer ve önceliklerini yeniden belirlemesine yol açar. 

Sonuçolarak, büyük can ve mal kayıplarının yaşandığı doğal afetlerin yıkıcı ve üzüntü veren neticelerinden başka toplumdaki dayanışma güdüsünü ortaya çıkaran bir yönü de vardır. Yeniden toparlanma sürecinde birlikte çalışmanın gerekliliği, toplumun farklı kesimlerini bir araya getirmektedir. Yapılan araştırmalar, sosyal dayanışmanın daha güçlü bir bağışıklık sistemi, hastalıklardan daha hızlı iyileşme ve hatta uzun ömürlülük dahil olmak üzere hem psikolojik hem de fiziksel sağlıkla bağlantılı temel bir insanî ihtiyaçolduğunu göstermektedir. Bu sebeple dünyanın dört bir yanından gönüllüler, afet bölgesine yardım ve destek sağlamak adına bir araya geldi. Irk, din veya milliyet gözetmeksizin ihtiyaçsahipleri için gösterilen çaba insanlık adına umut vericidir. Bir felaket karşısında hayatlarımızı kaplayan bu birlik ve dayanışma ruhunun tüm zamanlara yayılması umuduyla.