Öğrencilerimizin okuma becerilerini geliştirmek gerçekten de zor olabilir. Ancak, üretken olmak, tüm insanlığa katkıda bulunmak, en önemlisi de şu üçgünlük dünyada kendimize ve etrafımızdaki insanlara doğru yön tayin edebilmek için okuma, anlama etkinliklerini geliştirmemiz gerekiyor.

Öğrencilerin okuma, anlama ve öğrenmedeki başarıları, onlara hayatlarının geri kalan kısmı için çaba gösterme ve başarmaya teşvik edecektir. Bu teşvik de tüm topluma yansıtılmalıdır. Okula gelen her veli,

Hocam, bizim çocuğun notları, deneme sınavları nasıl?

  • LGS`de istediğimiz okulu kazabilir miyiz?
  • Hocam, gerekirse özel ders aldırabilirim, ne dersiniz?
  • Daha çok test çözmesi için ne gerekiyorsa yaparız.
  • Yeter ki, çocuğun net seviyesini yukarıya çıkarabilelim.

Elbette ki bir velinin bu gayretlerini yabana atamayız. Bu sınavlarla hayatı şekillenen bir öğrenci için yapılanlar az bile sayılabilir. Ancak sadece sınav başarısı kesinlikle yetersiz kalıyor.

Biz toplum olarak sadece bu alana yoğunlaşıyoruz. Kaybettiğimiz nokta da burası. Sadece diplomanın gereklerini yerine getiriyoruz. Sadece diploma için koşturan çocuklarımız da hayatın asıl güzellilerini yaşayıp öğrenmeden uzun bir zaman dilimini atlamış oluyor.

Öğrencilerimizi yetiştirirken asıl mesele onların hayata hazırlanmasıdır. Karşılaştığı problemlere kendince çözümler üretebilmesidir.

İyi bir insan, dürüst bir esnaf, güvenilir bir eleman olması önemlidir. Sıradan bir iş yerinde bile bir işçi alınacak olsa önce dürüstlüğüne, güvenilir olup olmadığına ve hayata dair diğer becerilerine bakılır. Hayat sadece 'a-b-c-d' şıklarından ibaret değildir. 'Okuma Anlama Karnesi' ile asıl varmak istediğimiz hedef budur.

Bu karne görünen bir sembol olacak ve alt başlıkları zamanla çoğalacaktır. Karnenin hazırlık aşaması ve bununla ilgili etkinlik ve uygulamalar arttıkça zenginleşecek ve topyekû n bir seferberlik başlayacaktır.

Bunu devlet olarak, bakanlık olarak, kurum ve kuruluşlar olarak, sivil toplum örgütü olarak benimsediğimiz takdirde, 'Okuma Anlama Karnesi' mutlaka yeni yol ve yöntemlerle amacına ulaşmış olacaktır.

  • 'Okuma Anlama Karnesi' için nasıl etkinlikler yapmalıyız?
  • Okuma ve anlamayla ilgili nasıl bir ders işlemeliyiz?
  • Karnede hangi başlıklara yer vermeliyiz?
  • Uzun ve ayrıntılı bir okuma süreci için neler yapabilirim?
  • Okul olarak, aile olarak, bakanlık olarak neler yapmalıyız?
  • Okuma problemini aşabilen diğer devletler neler yapmıştır?

Her soru bir hayaldir önce. İlk sorulduğunda çoğunun cevabı yoktur ya da net değildir. Sonra fikirler sofraya serilir. Kimisi tatlı, kimisi ana yemek, çorba baharat, tuz derken zengin bir sofra şekillenir ve mideler bayram havası yaşar. İşte bu bayram zihinlerin bayramı olacaktır. El ele, gönül gönüle oldukça kışlar bahara dönecektir.

`height=

'Okumayı bilirsen her insanın bir kitap olduğunu göreceksin.' diyen Konfüçyüs`ün sözü daha iyi anlaşılacaktır. Her bakış bir okumadır, yeni anlamlar yükleme işidir. Bilinenlerden yeni fikirlere yelken açmaktır.

Kitap ve okuma üzerine kafa yoran her birey özellikle öğretmenlerimiz çok daha güzel, yararlı etkinlikler üretecektir. Asıl mesele 'okuma ve anlama işinin' itibarının iade edilmesidir.

  • Okuyup da ne olacaksın?
  • Aman! Okuyanlara para mı veriyorlar sanki!
  • Oku oku nereye kadar! Karın doyurmuyor ki!'

Kısacası bu soruların ve cümlelerin zihinlerden silinmesi gerekiyor. Gerçi burada bahsedilen okuma daha çok diploma almak için yapılan okuma etkinliğidir. Öyle de olsa yine de yanlıştır.

Okuma eyleminin kedisi ve sonuçları bir karne olarak gündemimizde olursa çok daha etkili olacağı kanaatindeyim.

Ayrıca işin maddi boyutu da değerlendirilmelidir. Yani ilim ehline, kitap okuyana, hakiki manadaki alim insanlara, yazdıklarını hallerine yansıtma gayreti içinde olan insanlara da hak ettiği maddi karşılığı vermeliyiz.

'Ye kürküm, ye!'

Toplumun büyük bir kısmı işte bu görünen maddi değere bakarak 'okuma ve anlama' faaliyetinin asıl işçilerine değer veriyor ya da vermiyor. Kısacası 'Ye kürküm, ye!' anlayışını da görünür kılmak için ceplerin dolu olması, kürkün, kavuğun kullanılıyor olması gerekir. Kürk yoksa itibar da olmuyor.

Toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz etmek istiyorsak kitabı, ilim ehlini, yazarlarımızı bu yolda emek harcayan tüm aşamalarda görev alan insanları değerli kılmalıyız. Bu da sadece kuru bir sözden ibaret olmamalıdır. Söyleyenin bile inanmadığı bir söz kullanılmamalıdır. Yani karın doyurmalı, okudu da aldı işte, yazdı da bu hale geldi ; gibi cümlelerin yerleşmesi gerekiyor.

Sadece maddi karşılığı olan bir okumadan ve yazmadan da bahsetmiyoruz. Okuma işi, yazma işi öncelikle dert işidir. Derdi olan yazar ve okur. Buradaki dert, sıkıntı, problem, olumsuzluk anlamında kullandığımız dert değildir.

Kendisini feda etmek, bu uğurda uykusuz kalmak, kafa yormak, nasıl faydalı olabilirim? sorusuna cevap aramanın derdidir, bahsettiğimiz dert.

'Okuma Anlama Karnesi' hem öğrenciler tarafında hem veli hem de öğretmenler tarafında bir farkındalık oluşturacaktır. Geniş kitlelerin üzerinde kafa yorabileceği ve çalışacağı bir konu olacaktır. Çok daha fazla ve kaliteli kitap yazılacaktır. Burada yazmadığımız birçok etkinliğe zemin hazırlayacaktır.

Örnek: Okuma Anlama Karnesi

`height=

Örnek olarak verdiğimiz 'Okuma Anlama Karnesi' zamanla çok daha farklı başlıklarla güzelleşecektir.

Not: (Konuyla ilgili yorumlarınızı ve farklı fikirlerinizi yazının alt kısmında bulunan 'Yorum Ekle' kısmına yazabilirsiniz.)